FETÖ İLE MÜCADELE
12 Subat 2017 00:41:35
FETÖ, artık herkes biliyor ki, siyasi islamın Türkiyedeki en önemli cemaatlerinden birisi. Nur tarikatı kökenli . Nur tarikatının öteki cemaatleri; Yeni Asya, Yeni Nesil, Kırkıncı Hoca, Işık, Medzehra, Aczimendi, M.Sungur ve M.Kurtoğludur.
FETÖnün 15 temmuz darbe girişimi, devleti ve iktidarı ele geçirmeyi amaçlayan siyasi bir kalkışmaydı. Kalkışma başarılı olsaydı Türkiye şu an iç savaş koşulları yaşıyor olacaktı. Güzelim vatanımız büyük bir olasılıkla parçalanacak, belki de Güneydoğu yabancı güçlerin istilasına uğrayacaktı
FETÖ böyle bir bela ! Vatan haini bir siyasal hareket !..
Gelgelelim, bugüne kadar onbinlerce kişi FETÖcü diye kamu kuruluşlarından kovulduğu, on binlerce kişi gözaltına alınıp tutuklandığı halde, hareketin siyasi kadroları hala ortaya çıkarılabilmiş değil ! Siyasi bir kalkışma var, kalkışmanın ordu ve kolluk içindeki ileri gelenleri/geride gelenleri var; örgütün çeşitli kademelerindeki öteki mensupları var, ama siyasal önderi ve kadroları hala belli değil !.. Baklavacı içerde, darbe girişiminin siyasi kadroları dışarda !..
Aslında, bu zahiren ya da görüntüde böyle !
FETÖnün siyasal kadroları biliniyor, ama ne zaman üzerlerine gidileceğine karar verilmedi henüz
Bu, genelde de böyle, yerelde de
Soruyu açalım:
Peki ne zaman karar verilir ?
Halkoylamasından hayır da çıksa, evet de çıksa, artık kaçınılmaz hale gelen erken seçimden sonra !..
AKP için iki aşamalı bir temizlik hareketi olur bu. İlk aşamada, seçim öncesi, FETÖcüler ile üzerlerinde FETÖ gölgesi olanlar, listelerin dışına itilir, seçim sonrası ise operasyonel bir süreç başlatılır
Sanıyorum, liste temizliği için CHP için de, MHP için de aynı yolu izler
o o o
FETÖ ile mücadele, çok kritik bir dönemece varıp dayandı: Mücadelenin FETÖ odaklı olarak yürütülmesi de sözkonusu, tüm muhalif aydınları kapsaması da sözkonusu.
Son akademisyen ihraçları, FETÖyle mücadelenin, genel olarak muhaliflerle mücadeleye doğru boyutlandırılması gibi hatalı bir politikaya dönüştüğünü gösteriyor.
Gerçi ara dönemlerde böyle faüller olur.
Ama, son gelişmeler, kırmızı kartlık faüllerin bile düdüklenmediğini gösteriyor !..
Amaç FETÖ ile mücadele ise, FETÖye karşı olan muhalif aydınların tasfiyesi, bu mücadeleyi zayıflatır.
Amaç, FETÖ bahanesiyle muhalif aydınları da tasfiye ise, bu da demokrasiyi zayıflatır
Hala demokrasi diye bir şey kaldıysa elbette !..
HAZİNE-İ HASSA ?
Geçen yazımda Varlık Fonu için Hazine-i Hassa benzetmesini yapmıştım. Pek anlaşılamadı.
Hazine-i Hassa, 15/20.yüzyıllar arasındaki Osmanlı padişahlarının özel hazinelerine verilen isimdi. Fatih kurmuştu. Devlet hazinesi ise, Hazine-i Amire diye anılıyordu.
Kimileri, hazine-i hassayı örtülü ödeneğe benzetir. Değildir. Hazine-i Hassa, çok değerli menkul ve gayrımenkullerden oluşuyordu: Büyük miktarda gümüş ve altın sikkeler, mücevherler, antikalar, vb
Hazine-i Hassanın gelirlerini ise vergiler, örneğin Mısır valilerinin her yıl gönderdiği 600 bin altın, armağanlar, koru, bostan, maden vb. gelirleri ile çeşitli harçlar oluşturuyordu. Abdülhamit döneminde Hazine-i Hassaya devlet bütçesinden de kaynak aktarılmaya başlanmıştı
(Örtülü ödenek benzetmesi buna dayanıyor
.) Abdülhamit, Hazine-i Hassanın saraya değil, kendisine ait olduğunu savunuyordu. Abdülhamiti 1908de tahttan indiren İttihat Terakki, Hazine-i Hassanın yapısını da değiştirdi..
Hazine-i Hassanın Zonguldak kömür madeni ile de ilişkisi vardı. Kısaca anlatayım:
Kömürün, memalik-i şahane dahilinde (Osmanlı toprakları içinde) aranmasını emreden, padişah II.Mahmuttu. Kömür 1829de Ereğlide bulundu. Ancak, tarihimizde, ilk batılılaşma haraketinin önderi sayılan II.Mahmut döneminde işletmeye açılamadı.
Madenin işletmeye açılması, I. Mecidin 10.saltanat yılında, 1848de düşünüldü.
I.Mecid, II.Mahmut gibi reformcu bir padişahtı.
Batıya açılmayı, sanayileşmeyi öngören projeleri vardı. Şu var ki, Batı ülkeleri, öncelikle de İngiltere, madenin devletçe işletilmesine karşı çıkıyordu. Çünkü, Osmanlı devleti buhar uygarlığının olmazsa olmazı sayılan taş kömürünü İngiltereden ithal ediyordu. Mecid, ağır baskılar üzerine, kömürün işletmesini dolaylı yoldan İngiltereye veren bir formüle boyun eğdi. Hicri 1264 (1848) tarihinde çıkardığı bir fermanla, madeni, evkaf-i celile-i mülükhaneye (vakıflar idaresi mülklerine) dahil etti. Gelirinin de bazı cihat-i hayriyeye(dini hayır işlerine) dağıtılmasını buyurdu. Madenin idari yönetimini de Hazine-i Hassaya verdi.
Hazine-i Hassa, madenin işletilmesini organize edecekti.
Madenden elde edilen kira geliri ise tekkelere, zaviyelere, dergahlara dağıtılıyordu. Dağıtımı belirleyen vakfiyeye göre, padişah hareminin aydınlatılması için yılda 800 bin kıyye (okka) kandil yağının parası da madenden çıkıyordu !..
Merkez Efendi dergahı, Seyh Yunus Efendi tekkesi, Mekke-i mükerreme kütüphanesinin hafız-i kütübü de buradan sebepleniyordu
Madenin ilk işletmecisi, İngiliz kökenli bir kumpanya (şirket) olan, Kömür Kumpanyası oldu.
Madenin mülkiyeti korunmuştu, ama işletilmesi İngilizlere verilmişti. (Ayrıntılı bilgi için bkz. Sina Çıladır, Zonguldak Havzasında Emperyalizm, 1970, Aydınlık Yayınları)
Uzattım galiba. Hazine-i Hassa da, tıpkı Varlık Fonu gibi devlet hazinesine (Hazine-i Amire) paralel bir özel hazineydi
Benzetmeyi bunun için yapmıştım.
Cuk oturduysa eğer, hayırlara vesile olur inşallah !..
ETİKETLER : Yazdır
Yorumlar
Yorumlar, editörlerimiz tarafından onaylandıktan sonra yayınlanır. Kanunlara aykırı, konuyla ilgisi olmayan, küfür içeren yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz bir yorum yapılmamış